8 Aralık 2011 Perşembe

Yoğurt Macerası

Yoğurt yapmanın zor olacağını hiç düşünmemiştim ben evde annemin yaptığı yoğurtla büyüdüm. Annem yaklaşık 50 yıldır yoğurt yapar evde. İlk yoğurt yapma denemesini Şenay abla üstlendi ama başarısız oldu kendi de şaşırdı o da evde sürekli yoğurt mayaladığını ve daha önce büyüttüğü bebişler için de yaptığını söylemişti ama olmadı. Sonra daha uzun yıllardır tecrübesi var diye annemden bize bir kavanozun içine yoğurt mayalamasını rica ettik ve güzelce sararak mayalanmaya bıraktık ama bu sefer de sulu mu sulu bir yoğurt çıktı ortaya.

Havalar soğuduğu için sütü mayaladıktan sonra sıcak kalmasını sağlamak zor oluyordu zira bizim ev klimayla ısınmaya çalışanlardan. Bu nedenle alışveriş yaparken indirimde olan basit bir yoğurt makinesi almaya karar verdik. Makineyi alıp eve geldikten sonra durumu bir daha değerlendirmek istedim. Bir gıda mühendisi olarak tüm parametreleri irdelemeye başladım. Sonunda da maya miktarını ve fermantasyon süresini aynı tutmak koşuluyla yoğurt makinesinin 6 kavanozunu farklı şekillerde mayalayarak beklemeye başladım. Bizim makinenin kullanma kılavuzunda sütün oda sıcaklığında mayalanmasını öneriyordu ama teknik olarak sütün yoğurda dönüşebilmesi için sütün sıcaklığının 44 – 45 °C olması gerekiyordu ben de bu nedenle iki farklı sıcaklıkta mayalama yaptım ve her bir kavanozu tek tek kodladım.

Fermantasyon süresi sonunda kavanozları buzdolabına kaldırdım ve ertesi gün hepsini tek tek kontrol ettim. UHT süt yani uzun ömürlü sütü kaynatıp yaklaşık 44 – 45 °C’ye soğuttuktan sonra 5 saat kadar fermantasyon yaptığım deneme en başarılı olandı. Oldukça kıvamlı ve lezzetli bir yoğurt elde ettik ve bu prosedürle devam etmeye karar verdik.

Yoğurdun kıvamını tutturunca bebişler de daha rahat yemeye başladı ve biz de rahatladık, yoğurdu sevmeyecekler diye baya korkmuştum.

1 Aralık 2011 Perşembe

Uyku düzeni - 6. Aydan itibaren yaşananlar


Bebek sahibi olmadan önce yabancı filmlerde ve dizilerde bebekleri bir odaya bırakıp anne babaların kendi odalarına gittiğini ve bebeklerin ağlaya ağlaya uyuduğunu çok görmüştük. Bu yöntemi biz de denemek istiyorduk bunun için biraz araştırma yapınca bu uygulama için bebeğin 6 ayını doldurmasının gerekli olduğunu öğrendik. Burada amaç ani bebek ölümü sendromu nun (SIDS) 6. aydan sonra oldukça azalması dolayısıyla  bebeğin dönmeye ve daha fazla hareket kabiliyeti kazanmasını  beklemekti.


30 Kasım 2011 Çarşamba

Diş Çıkarma

Bebeklerimizin ilk dişlerinin ne zaman çıkacağını merakla bekliyorduk, durmadan ellerini ağızlarına götürüyorlardı, prematüre olduklarından ve ben dişlerimi geç çıkardığından aslında erken çıkmayacağını düşünüyorduk.

20 Kasım 2011 Pazar

Uyku bastırınca

Uyku ve yemek bebekler için iki büyük ihtiyaç. İkisininde yoksunluğu bebeklere sorun getirmekte. Ada ve Can nadir de olsa hem yemek yemek isteyip de hem de uyumak istediği oluyor. Bazen yemek yemeği uykuya tercih ediyorlar bazen de ikisini bir arada yapıyorlar.
 

17 Kasım 2011 Perşembe

Uyku kardeşim ver elini - İlk 6 ay


Bebeklerin yeterli ve kaliteli uyumaları kendileri için olduğu kadar anne ve babalarının da sağlıkları için çok önemlidir. Bebekler güzel uyudukları zaman anne babalarının da kaliteli bir uykuya zamanları olur. Uyku düzenini sağlamak özellikle ikizler için zor ve bir o kadar da önemli. İkizlerimizin evde beraber oldukları ilk günler bizim için büyük bir dayanıklılık sınavı oldu. Bebekler bir birinden bağımsız olarak sık sık uyanıp ağlıyorlardı. Gündüz zaten bebek bakımından yorgun düşmüşken gece de uyanıp bebekle ilgilenmek gerçekten sinir sistemini çökerten bir durum.

Bebekler doğduklarında çok küçük bir mide kapasitesi ile doğarlar. Midelerinin küçük olması nedeniyle sık sık beslenmeleri gerekir. Hal böyle iken bebeğin uzun bir uyku uyuması mümkün olmuyor. İkizlerde uyanma yine birbirinden bağımsız şekilde olduğundan aynı zamana denk geldiğinde beslemek ve bebeğin ağlamasını önlemek için iki kişi gerekiyor.

14 Ekim 2011 Cuma

Sünnet tecrübesi

example1

Hemen hemen her Türk erkeğinin kaçınılmaz olarak yaşayacağı bir olaydır sünnet. Benim zamanımda 1 hafta öncesinden operasyon yapılıp daha sonra kutlamasının yapılması pek adet değildi. Sünnet töreni elinde deri çantasıyla gelen sünnetçi amcanın tedirgin bekleyişi ile biraz tedirgin geçerdi. Sünnet çocuğu haricinde herkes eğlenir hatta sünnet operasyonu ile ilgili kötü espiriler yapıldığı bile olurdu.

Günümüzde çocukların 0-2  yaş arasında sünnet edilmesi yaygınlaşmaktadır. Sünnetin tıbbi operasyon kısmı çoğu çocukta travma yaratabildiği için biz de Can için bunu erkenden halletmeyi düşündük. Ancak oğlumuz ikiz eşi olduğundan bebeklerimiz beklediğimizden 7 hafta erken gelince operasyonu oğlumuz biraz büyüdükten sonra yapmak üzere erteledik. bebeklerimiz 4. aylarını doldurduğuna prematüre olmalarına rağmen boy ve kilo açısından yaşıtları olan bebeklerin ortalamalarını yakalayınca doktorumuza da danışarak sünneti en kısa zamanda yapmaya karar verdik. Operasyonu yapacak olan cerrah yakınımız  sıcak yaz günleri geride kalsın eylül - ekim gibi hallederiz dedi.   

Hastanede

Ekim ayının ilk haftasında sünnet operasyonu için hastanenin yolunu tuttuk. Oğlumuzun sünnetini görmek güzel birşeydi ama operasyon anında yanında bulunmak bize zor gelecekti. Sünnet çok basit bir  işlem olsa da diğer operasyonlar gibi amelethanede yapılacağından bizi içeri almadılar. Oğlumuzu doktor amcasına teslim ettik ve odamızda işlemin bitmesini bekledik. Bir süre  sonra koridordan gelen ağlama sesin duyunca Olcay koşarak Can'ı hemşirenin kucağından alıp getirdi. 

Sünnetten sonra ilk gün biraz huysuzluğu oldu ama çok çabuk iyileşti. İleride tören kısmını da yaparız ama en azında operasyon kısmından daha hiç birşeyden haberi yokken yırtmış oldu. Büyüyünce bu operasyonu o daha bebekken yaptığımız için bize teşekkür edeceğinden eminiz.

Sünnet kıyafeti giymemiş sünnet çocuğu olur mu hiç. Bizde Can'a sünnet kıyafeti giydirdik; sonra  Ali ve İlhan dedesiyle birlikte fotoğrafını çektik.

1 Eylül 2011 Perşembe

Ek gıdaya geçiş




Bebeklerimizin 5. ay kontrolleri şeker bayramı ve bayram sonrasında Can ve Ada ile yaşadığımız tatil macerası ( bunu başka bir yazıda anlatırız) nedeniyle biraz gecikti. Bu kontrolde doktorumuz ek gıdaya geçme zamanımızın geldiğini belirtti. İlk olarak mama benzeri gıdalarla başlayacağımızı belirtti. Bu gıdalarında muhallebi, meyve püresi ve yoğurt olabileceğini açıkladı. Doktroumuzun tavsiyeleri üzerine bebişlerimiz 5,5 aylık olduğunda ek gıda serüvenimizi başlattık. Bu dönemde birkaç noktaya dikkat etmemiz gerekiyormuş akşam saat 7 den sonra alerji olasılığına karşın yeni bir gıda vermemek, bir de aynı gün iki farklı gıda yedirmemek ki alerji olursa hangisinin sebep olduğunu bilelim.



Bu geçiş döneminde biz şu basamakları izledik:

· Önce “Sütlü pirinçli muhallebi” yedirmeyi denedik. İlk gün 30 cc kadar muhallebi yedirmeye çalıştık ama ben muhallebileri biraz sulu yaptığımdan çok başarılı olmadı. Kaşıkla verilen sıvı gıdaları ağızlarında tutmakta zorlanıyorlardı. Ertesi gün biraz daha yoğun yapmayı denedik ve 60 cc kadar muhallebi yedirdik. Sonraki gün de 90 cc kadar muhallebi yedirmeyi başardık. Ancak kaşıkla besleme biberona oranla yavaş olduğundan ve bebişler bu durumu tam kavrayamadığından muhallebiyi yedirmek 1 saatimizi alıyordu. Giderek kolaylaşacağını umarak sabırla devam ediyorduk.





· Ek gıdalara muhallebi ile başlamıştık sonrasında meyve olarak armut vermemiz önerildi. Bunun sebebi de bebeklerin ek gıdaya geçiş aşamasında kabızlık problemiyle karşılaşma olasılığının artması. Muhallebi kabız yapmaya yatkın bir gıda iken armut tam tersi bağırsakları çalıştırıcı özellikte imiş bu nedenle önce armut ( tabii bunda mevsimin de önemi var yaz olsaydı kayısı ile başlayacaktık) ile başlamamız sonrasında diğer meyveleri denememiz önerildi.




· Armut verirken de yine muhallebi verirken izlediğimiz kademeli miktar artışını uyguladık. Biz meyvenin suyunu vermek yerine direk meyveyi rendeleyip posasıyla birlikte yedirdik hala da öyle devam ediyoruz. Önce çeyrek armut rendesi sonra yarım armut sonra ¾ armut rendesi ve sonrası bir armut olarak meyve öğününü tamamladık.



· Bebekleri tanıştırırken en zorlandığımız ek gıda yoğurt oldu çünkü istediğimiz şekilde yoğurt elde edebilmemiz için baya uğraşmamız gerekti. Yoğurt yapım maceramızı daha sonra anlatırım. Ancak çeyrek çay bardağı yoğurdu yedirmemiz bir saatimizi alıyordu allahtan iki kişiydik de bebişlerin birini ben yedirirken diğerini Şenay ablamız yediriyordu da zaman kazanıyorduk. Ancak hafta sonu durum vahim oluyordu benim için bir öğünü yedirmem 2 saat sürüyordu. Neyse ki zaman geçtikçe hızlandılar da ben de biraz nefes almaya başladım.




Ek gıdaya geçişin ikiz sahibi anne babalar için en önemli etkisi bütçeye oluyor. Herkesin bildiği gibi Mulipa gibi hazır mamalar çok pahalı. Marketlerde fiyatlarda kayda değer bir indirim yapmıyorlar pek. Ek beslenme demek bebeklerin hepimiz beslendiği besinler demek dolayısıyla nispeten ucuz beslenme demek.

29 Temmuz 2011 Cuma

4. Ay Biterken



Biz hem ilk defa çocuk sahibi olduk hem de bu ilk bir ikiz şeklinde geldi. Üstelik erken doğum olduğundan bebeklerin farklı sürelerde kuvözde kalmaları gerekti. Çocuklar doğduğundan beri sürekli bir meşguliyet durumu oluştu. Bebeklerin erken gelmesiyle tam doğuma ve doğum sonrasına hazırlıklı olamamıştık. Bu blog da bu koşturmacalardan nasibini aldı.Yine de 4. ayda Can ve Ada ile ilgili aklımızda kalan güzel anları yazmak istedik.



Düşmek:
Damdan düşmek her ne kadar güneydoğu Anadolu'da sıkça görünen bir durum olsa da bizim hem Can ve hem de Ada yattıkları pusetten düştüler. Sabahın köründe kalktıklarında sürekli ağladıkları ve emziklerini sürekli düşürdükleri için bazen onları yatağımızın yanındaki pusetlere aldık. Böylece biz uyurken bir elimiz emzikle olabiliyordu. Yorgunluktan uykuya daldığımızda birini pusetten kaymış hatta halının üzerine serilmiş halde bulduk. Hatta bir keresinde Can halının üstüne kaymış ve ben uykuda boş puseti sallıyormuşum. Kalktım  baktım Can yok. Birden heyecanlandım baktım ki Can halıda.



Ekmek Gazete Almak
Eğer evdeysek cumartesi pazar adetimiz  dışarı çıkıp ekmek gazete almak ve güzel bir kahvaltı yapmak. Ekmek ve gazete almak babanın görevi ama ilk defa Can'da dahil oldu bu göreve. Can ilk defa kanguruya koyduk. Kahvenin önünden geçerken kahvedekilerin garip bakışlarına maruz kaldık. Herhâlde ilk defa kanguruda birini görüyorlardı. Can yolda sessiz bir şekilde sağa sola bakındı durdu. Can'ın yolları ezberleyip tek başına bu görevi yerine getirip babanın bu görevden feragat etmesini dört gözle bekliyoruz.



Evimiz dışında ilk defa başka bir evde kalmak
İkiz sahibi olmanın en büyük zorluğu planlı bir lojistik oluşturmak. Bu ay ilk defa hafta Sonu için başka bir yerde kaldık. Olcay'ın abisinin Özdere de kiralığı yazlığa bizi de hafta sonu için davet ettiler. Yazlıklarda en büyük sorun bebeklerin sivrisinekler tarafından yenmesi. Bizde kendimize göre bir çözüm bulduk. Kampçılık faaliyetleri için kullandığımız çadırımızın dışındaki güneşliğini kullanmadan yazlıktaki salonun ortasına kurduk. İç çadır bezi file şeklinde olduğundan içerisi yeteri kadar havadar oldu. Bizim çocuklar hem sinek böcekten korunmuş oldu hem de 4 aylıkken ilk çadırlı kampını yapmış oldular.



Dönmek mümkün mü artık dönmek
Bu ay prematüre hallerini hızlıca terk etmekte olan bebeklerimiz ilk dönme girişimlerine başladılar. Bebelerin bağımsızlıklarına ilk adımları dönme hareketi ile başlıyor. Dönme hareketinin bir nedeni bakış açısını değiştirmek. Dönme hareketini başaran bir bebek bakış açısını çok arttırmış olur. Bizim Can ve Ada dönme teşebbüslerine farklı olarak yaklaştıklarını fark ettik. Can ayaklarını atıp dönme girişlerini başladığından beri kanepede yalnız bırakmıyoruz.





Ada dönmek için farklı bir yöntem deniyor. Yüzüstü boynunu kaldırıyor ve kafasını yan tarafa kaldırıp ağırlık merkezini değiştirmeye çalıyor.Bakalım dönme işini hangisi başaracak ilk önce.


Kardeş farkındalığı



İkiz sahibi olmak tek çocuk sahibi olmaktan farklı durumlar yaratıyor. Bizim merak ettiğimiz bir durumda ikizlerin birbirinin farkında olup olmaması. Şu ana kadar gördüğümüz kadarı ile  7 ay anne karnında beraber yaşayan ikizlerimiz birbirlerinin farkına varmıyorlar. Bazen ikizlerimizi yan yana koyuyoruz ama bir iletişim  içindeymiş gibi görünmüyor bize. Birbirlerine bile bakmıyorlar. Birinin ağlaması diğerini hiç etkilemiyor. Can ve Ada birbirleriyle iletişim içeresinde olduklarında çok daha ilginç durumlar yaşayacağımızdan eminim.



7 Temmuz 2011 Perşembe

Babies (Bebekler) belgeseli

Yeni bebek sahibi olaraktan bebeklerle ilgili filmler ve belgeselleri izlemeyi seviyoruz. Babies (Bebekler) belgeselini ikizlerimiz doğmadan önceden edinmiştim ama izlemeye hiç fırsat bulamamıştık. Haftada bir kaç gün akşamları bizim ikizler 1-2 saat uyuyor ya da ilgi beklemeden sessizce duruyorlar. Geçen gecede böyle bir fırsatı ganimet bilip Babies belgeselini izledik. Arada Ada nın karnı acıktı. Bizde sinemadaki gibi 10 dakika ikizlerin molası arası verdik.

Bebekler belgeseli 400 gün boyunca yaklaşık 400 saatlik çekim süresi sonucunda oluşturulmuş. Film ekibi 2 yıl boyunca 2 haftalık seyehatlerle 4 ayrı lokasyondaki bebeklerle çekim yapmışlar. Çekimler bebekler 16 aylık olunca bitmiş. Bitmesinin nedeni bebeklerin artık belli bir bilince erişmesi ve artık kamera karşısında rol yapmaya başlaması sonucunda çekimlerin spontanlığını yitirmesi. Buradan anlaşılıyor ki bebeleri 1.5 yaşına kadar her hallerini bol bol video ve fotograflarını çekip mümkün olduğunca bilinçsiz saf hallelerini yakalamak çok önemli.


İlk bebek Ponijao, 8 kardeşi ve anne babası ile Opuwo, Nabibya da yaşıyor. Mari  şehrin gürültü ve heyecanın tam olarak hissedildiği  Tokyo, Shibuya da anne babası ile yaşıyor. Moğolistanın Bayanchandmani bölgesinded Bayar tam orta asya göçebe kültürünün içersinde hayata ilk adımlarını atıyor. Son bebek Hattie ise San Fransisco, ABD den.


Belgeselde sadece bebekler değil bebeklerin yaşam ortamında bulunan kardeşleri, anneleri, kedi, köpek, keçi gibi hayvanlar ile etkileşimleride çok güzek anlatılmış. Bebeklerin dış dünyaya olan tepkilerinin yakalanması hedeflenmiş. Alt yazı gerektirecek konuşma yok, abartılı müzikler yok. Sadece bebekler ve onların doğal hallerini izliyorsunuz.

Nabibyalı bebeğin hikayesi anlatılırken çocuğa sürülen bir çeşit toprak boyasını gösteriyorlardı. Bende neden sürdüklerini merak etmiştim. Nabibya da su çok kıt olduğundan banyo yapmaları mümkün değilmiş. Bu toprak boyası vucüdun kötü kokular üretmesini önlüyormuş. Nabiyada geleneksel kabile hayatı sürdüren çok az kişi kalmış. Bu afrikalı ailede geleneksel ailelerden birisi.

İnsanlık varolduğundan beri hatta ilk canlının varoluşundan beri doğum var. Şimdi yaşıyorsak insanlık tarihinde bebeklerin doğup, yaşayıp ayakta kalıp soylarını devam ettirmesi sayesinde. Aslında doğumu ve bebekleri hayatın normal bir parçası olarak kabul etmek gerek. Bu belgeselde her bebeğin farklı bir yerde dünyaya gelmesine rağmen bir şekilde hayata katılmasının hikayesi çok iyi anlatılıyor..


Resmi fragmanı


Belgeselin web sayfası / http://www.filminfocus.com/babies
Wikipedia / http://en.wikipedia.org/wiki/Babies_%28film%29

30 Haziran 2011 Perşembe

İkizlerle ilgili bize en fazla sorulan 10 soru


İkizlerimiz hastaneden çıktıktan sonra ailemizin ve herkesin göz bebeği oldular. Sokağa çıktığımızda iki birbirinin aynısı iki araba içeresindeki ikizlerimiz hemen dikkat çekiyor. Hemen hemen herkes benzer sorular soruyor. Biz de güleryüzle ve de gururla yanıtlıyoruz. İşte en fazla karşılaştığımız sorular:


1. Bunlar ikiz mi?
İki aynı araba ve anne babada aynı boyutlarda iki bebek gördüklerinde  insanlar ilk bu soruyu soruyor. Bu genelde bundan sonra gelecek soruların açılış sorusu oluyor. Kimisi ailesi ya da kendisinde yaşadığı ikiz deneyimlerini aktarıyor; kimisi de kendisinin ne kadar çok ikiz bebek istediğini.

2. Kız mı Erkek mi?
İkizler mi sorusunun akabinde kız mı erkek mi diye soruluyor. Hatta kız - erkek ? diye kısaca. Bizde evet kız erkek diyoruz. Onlarda ne güzel bir seferde aradan çıkarmışsınız diyorlar.

3. Tek yumurta mı çift yumurta ikizi mi?
Bu soru yüzlerini görmedikleri zaman geliyor genelde. Kız erkek durumunun tek yumurta ikizinde olmadığını bilmeleri tabii ki zor. Doğan ikizlerin 1/3 ü tek yumurta 2/3 çift yumurta olarak doğuyormuş.


4. Hangisi daha erken doğdu?

2 dakika erken doğmak ne kadar hayatta avantaj getiriyor bilmiyoruz ama biz de Can 2 dakika erken dünyaya geldi diyoruz. Bu durumda Can dünyada 2 dakika fazla kalıp daha yaşlı durumda oluyor. 2 dakika farkın Can'a abi statüsü getirmediğini düşünüyoruz. Kaldı ki ikizlerde abi abla durumu ileride ciddi üstünlük durumu yaratabiliyormuş. Bu nedenle abi yakıştırması yapanları kibarca uyarıyoruz abi demiyoruz diye.

5. Ailede ikiz var mıydı?
Bu sorunun aslında amacı dolaylı yollardan ikizler spontane yani kendi halinde mi doğdu sorusunu sormak. Bizde ikizlerimiz olduktan sonra iki taraftan da ailemizde ikizler olduğunu öğrendik. Aslında ikiz  olması genetik bir miras değilmiş. Yani ailede de ikiz olması ikiz sahibi olma şansını etkilemiyor. Ailede ikiz olmasının tamamen bir rastlantıdan ibaret olduğunu söylüyor kaynaklar. Bize ailede ikiz var mıydı soranlara "evet var" diyoruz.


6. Birisi ağlayınca diğeri uyanıyor mu?
Şu ana kadar gözlemimiz kardeşler birbirinin durumunu pek takmıyorlar. Yani kardeşi ağlıyormuş pek umurunda olmuyor, herkes kendi düzenine bakıyor. Karnı tok uyuyan diğerinin ağlamasından etkilenmiyor pek ama her ikisi de aç ve uyanmaya yakınsa tabii ki etkileniyorlar. Aslında tüm bebeklerin uykusu ağır oluyormuş, biz sessizliğie alışmasınlar diye onlar için sessiz ortam oluşturmuyoruz ancak ani gürültüler karşısında ikisi de sıçrayarak uyanıyor ki bu do sonderece doğal.

7. İkizleri bakmak zor değil mi?
İkiz sahibi olacağımız zaman ikiz sahibi olan bir arkadaşıma sormuştum bu soruyu. O da zor ama zevkli demişti . Şimdi yaklaşık 3 aylıklarken anlıyorum ne demek istediğini. Evde sürekli bakım isteyen ve hiç bitmeyen bir bebek durumu var ama insan daha mutlu ve pozitif. İkinci bebek insana biraz daha dayanma gücü katıyor sanırım. İlahi bir şey olsa gerek.

8. Bebeklere bakan birileri var mı?
Bizim deneyimlerimize göre bebeklere bakan 10 kişi olsa dahi asıl yük yine de annenin üzerinde. Babanında katkısı ikiz durumunda kaçınılmaz oluyor çünkü 2 bebek için 2 kucak gerekiyor. İkizlerin biberon yıkama/dezenfekte etme, çamaşırlarının yıkanması gibi arka plan işleri de iki kat olduğundan işler haliyle daha fazla. Biz bebeklerimiz hastaneden çıktığından beri onlara gece gündüz hiç yardım almadan bakıyoruz.

9. İsimleri ne?
İkiz bebekler için bulunan isimlerde bir uyum ve yaratıcılık bekleniyor. Bu konuda anne babanın ne kadar yaratıcı olduğu sorgulanıyor genelde. Biz bebeklerimize kısa ve anlamlı isimler vermeye çalıştık. Can ve Ada ikimizin sevdiği iki isimdi sonuçta karar da çok demokratik oldu. İkisi birleşincede bizim için bir anlamı var.

10. Bebeklerle evden çıkabiliyor munuz?
İki bebekle çıkmak tek bebeğe göre daha zor ama bizimkiler dolaşınca daha mutlu olduklarından mümkün olduğunca çokca çıkarmaya çalışıyoruz. Yarım saat içersinde hazırlanıp çıktığımız bile oluyor.

20 Nisan 2011 Çarşamba

Küvez günleri


İkizlerler ortalama 35 hafta hamilelik sürecinden sonra dünyaya geliyormuş. Bizimkiler 33. haftasında dünyaya geldiğinden normal kilosunun altında  doğdular. 37.  haftadan önce doğan bebekler premature olarak kabul ediliyorlar.

Bizim bebeklerimiz de prematüre olarak doğdular bu nedenle doğum sonrasında onlarla beraber odamıza çıkamayacağız diye çok korkuyordum. Bebeklerin küveze konulmasının kendi başlarına solunum yapabilememeleri yada daha başka komplike sebeplerden kaynaklandığını sanırdık. Bizim bebeklerimiz gayet sağlıklılar ve kendi başlarına solunum yapabildikeri halde küveze götürüldüler. Bunun sebebi de erken doğduklarından henüz emme ve yutma reflekslerinin oluşmamasıymış. 
 

Bebeklerin bazı alışkanlıkları anne karnında beklerken oluşturuyorlar. Bebek ne kadar erken doğarsa o kadar az donanımla doğuyor, dolayısıyla dışarıdan müdehale ve desteğe ihtiyaç duyuyorlar.
Bebeklerimiz Can ve Ada doğumdan hemen sonra  iki ayrı ambulansla Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Yeni Doğan yoğun bakım ünitesine ulaştırıldılar.

Doğum sırasında hemşireler Ada kızı göstermeyi akıl etmişlerdi ama Can oğlanı görememiştim. Esas vurucu darbeyi odaya dönünce almıştım diğer bütün odalarda ağlayan bebekler varken ben iki bebek dünyaya getirmeme rağmen bizim odamızda sessizlik hakimdi. Herşeyin yolunda olduğunu bilmemize rağmen yine de korkuyorduk. Tüm bu sebeplerden ötürü doğum sonrasında bebeklerle birlikte olup fotoğraf çektirme zevkini malesef yaşayamadık.
Bebeklerimiz küvezdeyken fotoğraf çekilmesine izin verimedi. Bu fotoraf wikipedia dan


Bebeklerin küveze konması onların hayatlarını ileride nasıl etkileyecek ve ne kadar bu küvezlerde kalacaklar hepsi belirsizdi. Doğum beklediğimizden erken gerçekleştiği için bu konuları önceden düşünme ve bilgi edinme şansımız olmadı. Sonradan yavaş yavaş öğrenmeye başladık. İki ayrı yoğun bakım ünitesinden bizimkiler daha hafif koşullarda olandalarmış ve kilolarına göre beklenenin en iyisi durumdalarmış. Erken doğan bebeklerde en büyük sorun oksijen desteğine ihtiyaç olup olmadığı. Fazla oksijen görme ve duyma yetilerini olumsuz yönde etkiliyormuş. Bizimkilerin böyle bir sorunlarının olmadığına çok şükrettik.
1909 Yılından bir küvez / wikipedia
DEÜ de küvezlerin bulunduğu yoğun bakıma anneler haricinde baba da dahil kimseyi almıyorlar. Normalden daha küçük olan bebeklerin bağışıklık  sistemi zayıf olduğundan böyle bir önlemin alınması normal. Bebeklere 3-4 metre yaklaşıp görememek çok can sıkıcı bir durum ama konu onların sağlığı olunca insan sabırlı davranıyor.

Evimizle DEÜ arası yaklaşık gidiş geliş 80 km. Doktorumuz annenin bebeklerle belli bir zaman geçirmesinin çok önemli olduğunu söylüyor. Bizim bebekler sezeryanla dünyaya geldikleri için haliyle dikişlerle annemizin yürümesi çok zor oluyor ama yinede her gün hastaneye bebekleri ziyarete gittik. Ameliyatlı bir şekilde bebeklerle ilgilenmek gerçekten insan üstü bir çaba gerekiyor. Normalde lohusa anneler evde bir ay boyunca yatıyorlar ve ziyarete gelenleri bebekleriyle karşılıyorlar. Biz bu süreyi hastane yollarında geçirdik. Anne babalık sınavını ilk günlerde birazcık vermiş olduk.

Bizim bebeklerin sadece beslenmekle ilgili sorunları olduğunu öğrendik. Emme ve yutma iki ayrı refleksmiş ve yaklaşık 34. haftalarda gelişiyormuş. Ada kızımız bu iki refleksi kısa sürede öğrendi ve 12 gün sonra taburcu edildi. Can sanırım erkeklere has bir tembellikle yaklaşık 28 gün emdiğini yutamadı. Bu süre içersinde mideye sonda ile beslendi ama biz her gün hastaneye onu ziyarete gittik. Olcay defalarca ağızdan beslemeyi denedi ama olmadı.

Anneyle bebeğin buluşması çok önemli / Fotograf: wikipedia

Yeni doğan ünitesindeki küvezlerde bebekleri olanlarla bekleme odasında sürekli konuşma olanağı oluyor. Herkes bebeklerinin biran önce sağlıklı bir şekilde çıkmasını istiyor. Herkes deneyimlerini paylaşıyor. 800-900 g doğmuş ve aylarca küvezde kalan bebekler var. Doktorlar sürekli prematüre bebeklerin  de birgün gelip normal bebekler gibi koşup oynayacağını belirtiyorlar. Bence hastane yetkilileri yoğun bakımda kalmış ve daha sonra normal hayata dönmüş bebeklerin ve çocukların fotoğraflarını bekleme salonuna asmalılar. Amerikada bazı hastaneler yoğun bakımdaki bebeklerin anne babaları ile bir zamanlar yoğun bakımda kalmış bebeklerle birlikte hastane bahçesinde piknik düzenliyorlarmış ki tüm anne babalar bir gün gelip bebeklerinin normal olacağına inansınlar.

Küvez günleri gerçekten yıpratıcı bir süreç. Doktorlara ve yapılan müdehalelere güvenmek lazım. Bir çok prematüre bebek en geç 2 yıl içersinde normal bebekle aynı duruma geliyor. Biz de yaklaşık bir ayın sonunda Can ve Ada yı sağ sağlim evde buluşturduğumuz için çok mutlu olduk.

31 Mart 2011 Perşembe

Yepyeni bir başlangıç

30.03.2011 10:13 Can doğdu...
30.03.2011 10:15 Ada doğdu...

Can / Hayata sıfırdan başlamak

Günlerden çarşamba. Öğleden sonra Swiss otelde bir sunuma katılıyorum.
Saat 16:00 da doktorumuzla randevumuz var. Erken çıkıyorum
Olcay sıkıntılı. İkizlerimizin 33. haftasındayız. Doğumun 37. haftada olmasını planladığımızdan daha bir ay var.
Ultrasonda kızımız 2 kg, oğlumuz 1.7 kg civarı görünüyor. Dünyaya gelmek için çok erken daha.
Doktor çoçukların yolda olduğunu ve bu gece geleceklerini söylüyor. Telaşla ayarlamalar yapılıyor. Bizde sevinsek mi üzülsek mi bilmiyoruz. Doğduklarında çok küçük olacaklar. Hayata tutunabilecekler mi acaba?
Gece 10:00 da operasyon için hastanede buluşmak üzere eve hazırlanmaya gidiyoruz.
Ailelerimize haber veriyoruz. Eve vardığımzda Olcay biraz dinlenmek için uzanmaya çalışıyor ama o da doğum sancıları da başlıyor. Bebekler kesin geliyor artık.
Evdeki zaman çok zor geçiyor.
Apar topar annelerle birlikte hastaneye gidiyoruz.
Heyecan, kaygı, sevinç, telaş hepsi bir arada.
Doktorlarımıza güveniyoruz. Bu doğum süreci bize doktorlara güvenmemiz gerektiğini öğretti.
Hastanede ayrılan oda da Olcay'ı hazırlıyorlar.
Prosedür gereği ben doğuma giremiyormuşum.
Olcay gittikten bir süre sonra en alt kattan çağırıyorlar.
2 doktor ve kucaklarında 2 minyatür bebek. Oyuncak bebekten daha küçük.

30.03.2011 10:13 de Can oğlan doğdu...
30.03.2011 10:15 de Ada kız doğdu...