17 Aralık 2012 Pazartesi

İkizlerle dans

Bizim ikizler genelde davranışlarını birbirlerinden kopyalıyor. Birisi keşfediyor diğeri arkasından geliyor. Genelde söyledikleri kelimeler bile birbirlerinin aynısı. Bu kopyalama durumunun bir istisnası var. Dans. İkisi birbirinden tamamen farklı sitil geliştirmiş durumdalar. Can'ın stili biraz "ata barı" nı andırıyor. Biraz hareketli müzik duyar duymaz çıkıyor ve başlıyor dönmeye... Başını çevirmeden göz ucuyla bize bakıp tepkilerimizi de kontrol ediyor.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Can'ın ilk saç tıraşı

İnsan yaşantısında ilkler her zaman önemlidir. İlk 5 yaşına kadar insanların uzun dönem hafızaları oluşmadıkları için hayatının bu dönemlik ilklerini hatırlamazlar. Anne baba olarak bizler kendi çocukluk ilklerimizi hatırlamadığımız için belkide kendi çocuklarımızınkiler önemli oluyor.


Can'ın ilk saç tıraşı bizim açımızdan böyle bir ilkti. Can'ın kardeşine göre saçları daha hızlı uzadı. Uzun saç ayrı bir şirinlik kattığı için 1.5 yaşına kadar kestirmek istemedik. Bizim çocuklar eski usül bir mahalle kültürü içinde büyüdükleri için ufaktan mahalleden de bir mahalle baskısı gelmeye başlamıştı. Toplumda saçları kestirilen çocukların daha hızlı büyüdüğü konusunda bir garip inanç var. Biz böyle şeylere inanmadığımız için güldük geçtik. Zamanla Can'ın saçları gözlerinin önüne gelip görüşünü azaltmaya ve rahatsız etmeye başladığını anladığımızda saçlarını kestirmeye karar verdik.


Ben 25 yıllık berberimle konuştum. İlk tıraşının önemli olduğunu ve yerleşebilecek korkunun daha sonra sorun yaratabileceğini söyledi. Ben tıraş olurken Can'ı korkutmadan nasıl zaptedeceğimizi düşünürken şu an aktif olarak çalışmayan kuaför akrabamız aklımıza geldi. Bayramda hem ziyaret hemde bu iş için sözleştik. Can banyoda annesinin güvenli kollarında ilk tıraşını oldu. Tıraş bitince bizim sevimli Can gitmiş yerine afacan bir çocuk gelmişti. Saç tıraşının onu bu kadar değiştireceğini tahmin etmemiştik.







İlk saç kesiminin farklı din ve toplumlarda farklı önemi varmış. Buradaki wikipedia sayfasında anlatılıyor. İlginç bir not olarak Avrupada 20 yüzyılın başlarına kadar çocuklar kız erkek, erkeğin ilk saç tıraşına kadar aynı giydirilirlermiş. Biz de kendi açımızdan hangisi kız sorusundan da böylece kurtulmuş olduk.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Can ve Ada arabalarına kendi biniyor

Yazlıkta tatildeyken Can ve Ada'ya mamalarını bebek arabalarında yediriyoruz. Eski mama sandalyeleri bulmuştuk ama çok güvenli bulmadığımız için mecburen bu yöntemi seçtik. Bugün Can'a "mama saati hadi arabana bin" dedim. Can arabaya ön taraftan tırmandı ve ben hayretler içersindeyken oturdu. Bunu gören Ada da hiç geri kalır mı? O da tırmanıp oturdu. Aynı şekilde kayarak arabadan indi. Birde kendi kendilerine emniyet kemerlerinide bağlasalar bu iş tamam olacak.

15 Eylül 2012 Cumartesi

Can plajda da yürüyor

Daha önce de yazdığımız gibi Can yürümeyi daha yeni öğrendi. Çok acemice yürüse dahi düşe kalka yürümekten geri kalmıyor. İkizleri biraz daha denizle buluşturmak için eylül ayında tekrar denize gittik. Can kumda yürümek zor olsa dahi yine de yürümeyi sürdürdü.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Ve Can'da yürüdü..

İlginç bir tesadüf olsa gerek Ayda yürüyen ilk insan Neil Armstrong'un kaybettiğimiz günde Can yürümeye başladı. Belkide televizyonda gördü ve heveslendi..Kimbilir.. Can kardeşi Ada'dan yaklaşık 3 ay sonra yürümesi ikizlerde gelişmenin ne kadar farklı olabileceğini göstersede babasının tembel genlerinin geçtiğinin de bir göstergesi olabilir.


Can'ın ellerini havaya kaldırıp her an düşme endişesi ile yürümesini annesi robot Dalek yürüyüşüne benzetti. Bakalım bu oğlanın ayakları ne zaman yere sağlam basacak.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Ada'nın ilk adımları

İnsanlar için en büyük özgürlük yürümek sanırım. Böylece her istediği yere kimsenin yardımı olmadan her yere hızlı bir şekilde gidebilir. Bebekler öncelikle emekler, daha sonra tutunarak doğrulur ve nihayet ellerini bırakırlar. Yürümek insanın kendi kişisel tarihinde önemli bir aşamadır. Bizim ikizlerimizde yürümeyi ilk başaran Ada oldu. Şimdilik bir yere tutunup kalkıyor, dengesini kaybedesiye kadar yürüyor, düşüyor. Ne kadar sert düşse de yılmadan tekrar tekrar deniyor. Bu yürüme denemelerini kaydederek ilerideki hayatlarında ne kadar düşseler de tekrar ayağa kalkıp tekrar denemeleri gerektiğini hatırlatmalarını sağlayacağız. Keşke insan hayatta her şey için yürümek için sarflettiği gayreti gösterse.

19 Haziran 2012 Salı

Salıncak keyfi

Evinin önünde küçük bir avlu olan şanslılardanız. Bu avluyu zaman içersinde bir oyun parkına dönüştürme fikirimizin ilk aşaması olan salıncakları kurduk. Çocuklar bayıldılar. Bizde bayıldık çünkü emniyet kemerlerini bağladığımızda onları kontrol altında tutabiliyoruz. Avlu sokağa açıldığı için sokaktan gelip geçeni izleyebiliyorlar. Salıncak ucuz fakat çocukların çok zevk aldıkları bir oyuncak. Hemde üzerinde çocukları beslemek mümkün. Oyun parklarında iki çocuğa sıra gelmesini beklemek gerekiyor. Büyük ihtimalle çocuklar doymadan da inmeleri gerekecek. Bizimkiler ise istedikleri kadar sallanabiliyorlar.

26 Şubat 2012 Pazar

Onbirinci ay

Günler ne çabuk geçiyor. Daha dün 1 karıştılar neredeyse. Şimdi 1. yaşlarına 1 ay kaldı.