30 Ağustos 2014 Cumartesi

Akbük / 2.bölüm




Daha önceki 4 günlük Akbük deniz tatili bizimkilere yetmeyince daha uzun izin alıp 2 haftalığına Akbük'e denize geldik. Daha önceki gelişimizden bizim için bir dinlenme ve tatil olamayacağını bildiğimizden anne baba olarak beklentimizi yüksek tutmadık. Her çocuk gibi denizi sevdikleri ve denizin onlara fiziksel ve ruhsal olarak iyi geleceğini düşündüğümüz için kendimizi düşünmeyip onları denizle buluşturduk.

Geldiğimizde yazlığın daha önceki misafirleri olan halaları vardı. Kuzenleri ile az da olsa oynama imkanları oldu. 



 Deniz özlemleri gittikçe arttığı için biran önce denize gittik. Hava dayanılmayacak kadar sıcaktı. Sabah saat 11 ile öğleden sonra 3 arası güneşin tehlikeli olabileceğini düşündüğümüz için onları denize getirmediğimizden güneş etkisini azaltınca denize gittik. Didim tarafında bir yangın vardı. Yangın söndürme deniz uçağının denize inişi ve üzerimizden uçuşunu gördük. Yangın Didim tarafındaki makilik bir arazide çıkmış.

 Denize girdiğimiz yere arabayla gittiğimiz için kısa sürede hazırlanıp suya banıp gelemiyoruz. Kahvaltıdan sonra güneş iyice yükselmiş oluyor ve güneşin tehlikeli saatleri başlıyor. Bizimkilerin hayli aktif oldukları öğle saatinde eğlensinler diye havuzu götürmüştük. Havuzda başta iyi zaman geçirdiler ama daha sonra yine havuzun dışında bir eğlence aradılar. Havuzu tatilde bir daha doldurmadık.

 Biraz havuzda kaldıktan sonra üşüdük diye çıktılar. Havluya sarılıp kurulandılar.


 Çocuklara neredeyse hiç abur cubur vermiyoruz. Bu tatilde bari çocuklarını biraz yaşasınlar diye dondurma aldık. İlk gün güzelce yediler ama daha sonraki günler çoğunlukla bitiremediler. Genelde dondurma yerine çukulatayı ya da bizim biranın yanındaki tuzlu fıstığı tercih ettiler.

 Hemen her gün ailecek yaptığımız bira-dondurma molası

Kumda bol bol kumdan kale inşa ettik. Çocuklar kovaları doldurdular. Kalenin yerini seçtiler. Baba da özenle kaleyi yaptı.

Yaptığımız kalelerle birlikte fotoğraf çektireyi ihmal etmedik tabiki.



Farklı kalıplardan farklı kum yapıları yaptık.

Tatil yaptığımız zamanlarda çok popüler olan ALS hastalığı ile mücadeleyi desteklemek amaçlı "ice bucket challange" hatırası olarak bir kova deniz suyunu Can başından aşağıya döktü.

Ada da aynı şekilde yaptı fakat su kulağına kaçtığı için çok hoşuna gitmedi.

Gündüz uymadıkları için çoğu zaman akşam eve dönerken arabada uyudular. Banyo yapmadıkları ve akşam yemeği yemedikleri için güzel uykularından uyandırdık. Her akşam geç yatırmayı denedik ama Can her sabah 7'de uyandı ve herkesi uyandırdı.


Evde buldukları paletleri ayağına geçirip bir gün ellerindeki kepçe ile balık avlamayı hayal ettiler.


Cuma günü Akbük pazarından babaanneleri mısır aldı ve kaynattı. Denizde kaynamış mısır yediler.



Bazı akşamlar batan ayın muhteşem görüntüsünü izledik.

Bir gün öğle vakti Akbük'de deniz kenarına gittik. Dalgakıranın üzerinde yürüyüp yanaşan teknelere baktık.

Terkedilmiş bir tekneyi inceleyip çalıştırmaya çalıştılar.

Okaliptüs ağaçlarının altındaki çocuk parkında epeyce bir zaman geçirdiler. Parkın kenarındaki bir ağaca akıllıca yerleştirilmiş top otomatından başka çocuklar top alınca bizimkiler de istediler. 1'er lira atıp minik lastik toplardan aldık. Ada camdan seçtiği topun gelmediğini görünce biraz üzüldü. Ona istediği topu alamayacağını en altta hangi top varsa onun çıkacağını anlattım. Hayatta olduğu gibi insan her istediğini elde edemez bazen şansına ne çıkarsa onunla yetinmeli.

Denize karşı parkta bol bol oynadılar.

İkisi de farklı salıncakta sallanmak istediklerinde babaannesi yardıma geldi.
Her yer o kadar tozluydu ki üstleri başları Omo reklamınkine benzer kirlendi.


Öğleden sonra aynı yere deniz için geldik.

Deniz içindeki otlar canlarını sıktı. Denizde çok fazla durmak istemediler. Daha önce açılmış çukurlara denizden şu doldurdular.

Plajın yakınında bir soğuk su kaynağı var. Oraya yürüdük beraber. Soğuk su için girmek çok hoşlarına gitti.

Bu plajda çok güzel gün batımı izlediğini bildiğim için eve hemen dönmedik. Beraberce güneşin batışını izledik. Can güneş batınca nereye gidiyor diye sordu. Ben de güneş bir yerde bakıyorum başka yerde doğuyor dedim. Pek bir şey anlamadı.

Bu gün batımı ikizlerin izledikleri ilk gün batımıydı.

Sabah kahvaltısı ile denize gittiğimiz zaman arasındaki vakitte ikizleri oyalamak epeyce yorucuydu. Güneş o kadar kavurucuydu ki tazecik tenleri dışarıda kolaylıkla kavrulurdu. Bir kaç defa uyutmayı denedik ama pek başarılı olamadık. Bir kere öğleyin birazcıkta olsa uyudular. Uyudukları zaman daha az hırçın oluyorlar. Biz de biraz huzura kavuşuyoruz.

Uyudukları zaman bizim için zaman duruyor gibi. O kadar sessiz oluyor ki ortalık bir gariplik varmış gibi geliyor bize.

Normalde böyle karşılıklı yatmaları mümkün olmuyor. Ufak bir itişme tekmelemeye ve yaka paça kavgaya dönüşebiliyor.


Günün en heyecanlı anı. Nihayet deniz vakti geldi. Güneş hala tehlikeli olduğundan tüm vucüt ve yüzlere krem sürülüyor.

Denizde öylesine oturup öğrendikleri şarkıları söylediler bazen.

İşyerinden arkadaşım Aslı'yı Didim / Mavişehirdeki yazlıklarında ziyaret ettik. Bizim çocuklar yeğeni Togan'la beraber oyun oynadılar. Can özellikle iPhone daki oyunlara çok ilgi gösterdi.

Beraber denize gitti. Denizden çok deniz kenarında koşturmak daha çok hoşlarına gitti.

Beraber arkalarına bakmadan koşturdular. Tabi ki gözden uzaklaştıkları için biz de peşlerinden koşturduk.

Koşturmaktan büyük zevk aldıkları kesin.

Akşam Didim'e uğradığımızda en çok istedikleri oyun parkıydı. Sahilde bir tane bulduk.

Didimdeki kordonda yürüyüş yaptık

Bazı sabahları yazlığın yakınlarındaki kapalı bir arazide bulunan bir çift keçiye yem verdik. İlk başta keçilerden çekindiler ama daha sonra korkuları geçince keçileri beslemek çok hoşlarına gitti.

Kale yapmaktan sıkılınca dere yapmaya karar verdik. Bulutların dağlara yağması ve suyun denize gitmesini basitleştirilmiş olarak anlatmaya çalıştım. Konu için daha yaşları küçük yine de kavramı biraz anladılar. Oyunla karışık ders oldu.

Oyundan sıkılınca denize attılar kendilerini.

Havanın kapattığı bir öğleyin yazlığın yakınlarındaki çocuk parkına gittik. Parktaki oyuncaktan çok büyükler için olan spor aletleri ile daha fazla ilgilendiler. Boyları yettiğince aletleri kullandılar.


Yazlıkta aynı siteden olan yıllarca dostluğumuz devam ettiği Erkan'ın ailesi de gelmiş. Onları yazlıklarında ziyaret ettik.

Can'a kaka yapması karşılığı oynattığım araba oyununda kendini oldukça ilerletti. Bıraksam saatlerce oynayacak.
Bir gece gök gürültüsü ile uyandık. Can sabah erkenden kalktığı için haliyle bende onunla kalkıp balkona çıkıyordum. Yağmur sonrası muhteşem bir hava vardı. Yağmurun dinginliği ve toprağın kokusu güzel bir sabahın farkına vardık. Can iyi ki uyandırmış beni.

Komşumuzun narları yağmurdan sonra sanki gülümsüyorlar.


Can'dan sonra Ada'da kalktı. Beraber sahile gittik. Yağmur sonrası tertemiz bir hava ve bulutlar muhteşemdi. İki kardeş en çok sevdiği şeyi yaptılar. Sahil boyunca durmadan koşturdular. Bazen denizin kenarına gelerekten yüreğimi ağzıma da getirdiler.

Çocuklar ve ben harika bir sabaha tanıklık ettik. Can belki de kalkın harika bir dünya var dışarıda demek için erkenden kalkmıştır, kimbilir.

Bir ara oturun şu banka bu muhteşem havanın tadını çıkaralım dedim ama pek başarılı olamadım.

Akbük merkezindeki kilisenin içersinden geçtik.

Annesi Ada'yı bir an olsun sakin tutmak için oje sürmüş parmaklarına. Bizim kız bir parmaklarına oje sürüldüğünde sakin durabiliyor.

Çocuklara abur cubur vermesekte markette gördüğümüz Koska kağıt helvasını tatmalarını istedik. Yediler ama pek bir yorum yapmadılar.

2 hafta boyunca deniz rutinimiz nihayet sonunda bitti. Hazırlanma faslından sonra fazla zaman harcamayalım diye denizde taniştığımız bir amcanın tavsiyesi üzerinde Sweet Horses diye bir mekana kahvaltıya gittik. Adından da anlaşıldığı gibi atların olduğu ve istenildiğinde ata bindirildiği bir yer. Mekan otantikti ama kahvaltı eh işte idare eder şeklindeydi.

Taştan yapılmış evler geleneksel olarak dekore edilmişti. Kahvaltıdan sonra ikizlerle keşif gezisi yaptık.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder